Belgrad ve Rodos’un Fethi: II.Mehmed ve I.Süleyman Üzerinden Bir Değerlendirme
Yedinci Osmanlı hükümdarı II.Mehmed, henüz bir şehzadeyken bile kendisine Kostantiniyye’yi fethetmeyi hedef seçmişti. Bu fikri, babası II.Murad gibi kendisinin de vezirliğini yapmış Çandarlı Halil Paşa tarafından pek müspet karşılanmamışsa da II.Mehmed Rumeli Beylerbeyi vezir Şahabettin Şahin ve Zağanos Paşa’ların da etkisinde kalarak, bu isteğinden asla vazgeçmemiştir. Öyle ki vakti gelip de şehir kuşatıldıktan sonra elli üçüncü gün divanını toplamış, divandan kendisine bu kuşatmanın kaldırılması yönünde talepler iletilmiştir. Ancak o bir gün daha istemiştir ve nihayetinde de sefer bir gün sonra, yani elli dördüncü gününde zaferle neticelenmiştir. Bu fetih fikrinde, veziriazamının kuşatma sırasında dahi ciddi muhalefetine karşın ısrar etmesinin ciddi üç sebebi vardı. İlk olarak, Doğu Roma topraklarının Osmanlı’nın toprak bütünlüğünü ciddi olarak engellemesidir. İkincisi, destekçisi olan paşaların etkisinde kalmasıydı. Üçüncü sebep ise II.Mehmed’in henüz on iki yaşında bir çocukken tahta çıkıp doğal olarak yönetimde çok etkisiz kalması ve Haçlı ordularının da babası II.Murad’dan sonra II.Mehmed’i oldukça güçsüz görüp birlikte Osmanlı’ya saldırmalarıdır. Bu Haçlı saldırısı sonucu Çandarlı Halil tarafından bir nevi tahttan el çektirilen II.Mehmed, bu hadise neticesinde hem Çandarlı Halil’in kendisinin “azline” sebebiyet vermesini, hem de Haçlı devletlerinin kendisini güçsüz gördükleri sonucunu çıkarmış ve buna göre kafasında çeşitli planlar oluşturmuştur.
Çandarlı Halil Paşa’yı Kostantiniyye’nin fethinden sonra önce azledip sonra ona Osmanlı Devleti’nde idam edilen ilk veziriazam unvanını layık görse de, büyük bir tehlike daha vardı, o da Haçlı Devletleriydi. Kendisinin ilk saltanat yıllarındaki güçsüzlüğünü gören ve onu küçümseyen Haçlı tehlikesini, ikinci saltanat yıllarında kırma niyetindeydi ve bu sebepten dolayı Haçlıların kendisini ve devletini hazırlıksız bir anda yakalamaması için hiç zaman kaybetmeden Sırbistan, Rodos, Atina, Mora, Belgrad, Boğdan, Trabzon gibi çeşitli şehirlere seferler ve kuşatmalarda bulunmuştur. Bu bölgelerin kimini fethedip Osmanlı vilayeti haline, kimini de bağlı devlet konumuna getirmişse de, kendine hedef ilân edip de idaresi altına alamadığı iki vilayet vardır; Belgrad ve Rodos. Özellikle Belgrad kuşatmasında büyük kahramanlıklar gösterip, atından inip savaş alanına girerek savaşmasına rağmen, büyük bir bozgunu önlemek üzere geri çekilmiştir. Bu durum Haçlılara umut vermiş ve onları yüreklendirmiştir.
II.Mehmed’in tarih sayfalarına yazılan çok sayıda askeri başarısı ve devlet sisteminde oluşturduğu yeni düzenin (Kostantiniyye’yi fethi ve “nizam-ı alemi” sağlamak için kaleme aldığı kanunnamesi gibi) haricinde Belgrad ve Rodos’u alamaması, bu denli büyük hükümdar için büyük bir önem arz etmiyor gibi gözükse de, “büyük” bir hükümdarın buraları alamaması, ismi geçen yerlerin önemini daha da artıran bir sebep olmuştur. Öyle ki II.Mehmed’in torunu I.Selim, doğu ve güney yönünde yaptığı önemli fetihler ve büyük toprak kazançlarından dolayı zaten önemli bir serdar olarak anılsa da büyük dedesi, “Büyük” II.Mehmed’in kuşatıp da alamadığı Rodos’a sefer düzenleyerek burayı da almak, kendisine bu fetihten, II.Mehmed’in alamadığı yeri almasından dolayıdaha büyük bir saygı ve belki de (Haçlılar tarafından) korku duyulmasını istemiş olabilir. Ancak ulema bu seferi uygun görmemiş, meşveret meclisinde kabul görmeyen bu teklif I.Selim tarafından da bir daha gündeme getirilememiştir, zira bu olaydan sonra Edirne’ye geçmiştir ancak muhtemelen Batı’ya yönelik yeni bir sefer hazırlığı başlatacakken, vefat etmiştir. I.Selim’in ölümü Şehzade Süleyman’ın tek veliaht olarak Manisa’dan İstanbul’a gelişine kadar gizlenmiştir. Şehzade Süleyman, I.Süleyman olarak tahta geçince yaptığı ilk iki önemli sefer ise büyük dedesi ve babasının alamadığı yerler üzerine olmuştur. Bu iki seferden özellikle Belgrad seferi, II.Mehmed’in Kostantiniyye üzerine yapılan seferine benzetilebilir. Sırpların Belgrad’ın yönetimini Macarlara bırakmış olması sonucunda, iki büyük güç karşı karşıya gelmiş oldu. II.Mehmed’in kızılelması Belgrad, şimdi Osmanlı’ya karşı toplanan Haçlılara dahil olan Macarlara geçmişti ve bu durum kabul edilebilir değildi. Buna ek olarak çocuk yaşta tahta geçen Macar hükümdarı Lajos, henüz devlet içindeki otoritesini sağlamlaştıramamıştı, ülkesi dahilindeki iç karışıklıklarla ilgileniyordu. I.Süleyman bu durumun da rahatlığıyla, Belgrad’ı kolay bir şekilde Osmanlı mülkü yaptı ve daha sonra alevlenecek olan Osmanlı-Macar savaşlarının merkezinde bulunan, Macar kontrolündeki Budin’e gidiş yolu da açılmış oldu. Bu sefer neticesinde babasının aksine, devletin fetih politika ve stratejisini Batı’ya odaklamış oldu.
İkinci önemli sefer olan Rodos Adası’nın fethi ise Belgrad’a göre oldukça zor oldu. Rodos, şövalyelerin elinde bulunuyordu ve bir ada olmasından dolayı fethi için oldukça güçlü bir donanma gerekiyordu. I.Süleyman da babası I.Selim’in kurduğu tersane ve hazırladığı büyük donanmayı kullanarak Rodos’u fethetti. Ada savunmasını zor aşsa da fetih gerçekleşti ve Akdeniz ve özellikle de Akdeniz ticareti için stratejik bir nokta ele geçirilmiş oldu.
Babası II.Murad’ın tahttan feragatından sonra çocukken tahta geçen, dış güçlerin ciddiye almadığı ve kendisini güçsüz görüp, sıkıştırmak için ordu toplayıp sefer düzenlemesi sonucunda, II.Mehmed tahtından olmuştu. Bu durumdan sonra bir yerde dosta düşmana kendisinin ve devletinin gücünü kanıtlamak ve ikinci kere tahta geçen bir hükümdar olarak ülkenin sınırları dahilinde meşruiyetini sağlamlaştırmak için Kostantiniyye’yi alması, kendisinin de en az babası II.Murad kadar kudretli ve ciddiye alınması gereken bir hükümdar olduğunu ispatlamıştır. I.Süleyman’ın da babasının büyük seferleri, Memluk Devleti’ni yıkması, Safeviler'i Çaldıran’da dize getirmesi gibi hadiseler sonucunda, tıpkı II.Mehmed’in II.Murad’dan sonra içine düştüğü “güçsüz hükümdar” konumuna düşeceğini öngörmesi, bu sebepten dolayı II.Mehmed’in siyasetini izlemiş olması muhtemeldir. Ayrıca seferlerinin sırası ve güzergahları itibariyle büyük dedesi, II.Mehmed’i izlemiş olması ve onun alamadığı yerleri almış olmasıyla da Haçlı dünyasına, daha sonra kendisini “Muhteşem” olarak anacak sebeplerden yalnızca birisini sağlamış oldu.
Onur KARABAĞ
30.11.18
KAYNAKÇA
Halil İnalcık, "MEHMED II", TDV İslâm Ansiklopedisi, (Ankara: 2003), 28. Cilt: 395-407.
Feridun Emecen, "SÜLEYMAN I", TDV İslâm Ansiklopedisi, (İstanbul: 2010) , 38. Cilt: 62-74.
Yorumlar
Yorum Gönder