1830 OSMANLI-AMERİKAN ANTLAŞMASI
Giriş
Giriş
Devletler, bölgesel ve/ya uluslararası arenada siyasî güç kazanmak ve
ekonomik güç ile siyasi güçlerini pekiştirmek istemeleri nedeniyle tarihsel
akış içinde sürekli olarak ekonomik faaliyetler için alanlar yaratmaya
çalışmışlardır. Bu durumdan dolayı devletlerin gerçekleştirdikleri savaşlara
ve/veya antlaşmalara yalnızca saf bir düşmanlık, dinî bir ideal veya güç
gösterisi olacak şekilde toprak kazanımları olarak bakmak hatalı bir görüş
olacaktır. Ekonomik çıkarlar her zaman önde gelir zira hayatta kalabilmek için
ekonomik faaliyetlerin kapasitesine gereksinim duyulur.
Toprakları büyük kısmı Asya ve Avrupa’da bulunan Osmanlı Devleti ile toprakları
Kuzey Amerika’da bulunan ABD’nin bir uluslararası antlaşma imzalayacak aşamaya
gelmelerinin sebebi de temel olarak bu ekonomik süreçtir. Akdeniz’de ticaret
yapan ABD’nin bu bölgede geniş bir coğrafyaya hükmeden Osmanlı ile anlaşması
gerekiyordu. Aynı şekilde Osmanlı’nın da çeşitli ekonomik ihtiyaçlarını
giderebilmesi ve Navarin’de yakılan donanmasını tekrar oluşturup faaliyete
sokması gerekiyordu. Bu yazıda, bahsedilen doğrultuda hareket eden Osmanlı ve
ABD arasında gelişen ilişkiler, iki devletin ihtiyaç ve istekleri ve aralarında
imzalanan ilk resmî antlaşma incelenecektir.
1- 1830 Antlaşmasına Giden Süreç
İnebahtı mağlubiyetinden sonra yeniden inşa edilen Osmanlı donanması, 1827
yılında belirli bir savaş durumu hâkim değilken İngiltere, Fransa ve Rusya
filoları tarafından uyarı yapılmaksızın ani bir baskınla Navarin’de yakıldı. Bu
durum, Osmanlı Devleti’nin elli iki gemi ve altı bin denizci kaybetmesi
manasına geliyordu.[1]
Müttefik kuvvetlerinin tek bir gemi dahi kaybetmediği bu baskının ana sebebi,
Osmanlı Devleti’nin Atina’yı tekrar fethetmesi sonucu müttefik kuvvetlerin
Osmanlı’nın bölgeden çekilmesini ve Yunan Prensliği kurulması istedikleri
Londra Protokolü’nün Osmanlı tarafından reddedilmesidir.[2]
Baskından sonra Osmanlı Devleti’nin yeni bir donanmaya ihtiyacı olmuştur. Bu
dönem, Akdeniz ticaretinin sağlıklı işleyebilmesi, Osmanlı’nın jeopolitik,
jeokültür ve jeopetrol önemi ve ABD’nin temel ihraç ürünlerinden olan mısır,
tuzlanmış balık vb. malların satışında Akdeniz ülkelerinin büyük yer tutması
sebebiyle ABD’nin Osmanlı’yla iletişime geçtiği bir dönemdir.[3]
ABD’nin İngiliz idaresinden çıkıp Akdeniz’de ticarete başladığı dönemde
Osmanlı’ya tabi ve “Garp Ocakları” olarak anılan beyliklerin Amerikan
gemilerini taciz etmeleri veya ele geçirmeleri, ABD tarafından temasları resmî
zeminde kurma ve geliştirme gerekliliğini de ortaya çıkarmıştı. ABD, bu
doğrultuda 1811 yılında Osmanlı ve diğer ülkelerin tüccarları arasında ortaya
çıkabilecek meseleleri çözmek adına gayri resmî bir teşkilatı İzmir’de
oluşturmuştu. ABD adına başkanlığını David Offley’in yaptığı bu teşkilat, bir
nevi konsolosluk vazifesi görmekteydi.[4]
21 Temmuz 1828’de ABD hükûmeti, Akdeniz filo kaptanı William M. Crane ve David
Offley’i ticaret antlaşması oluşturmak ve imzalamakla yetkili olarak
görevlendirse de Osmanlı Devleti’nin İngiltere, Rusya ve Fransa ile görüşmeleri
olduğundan antlaşma bu tarihte gerçekleşmemiştir. [5]
Ancak daha sonra ABD heyetindeki Charles Rhind, Osmanlı temsilcisiyle olan
görüşmesinde isteklerinden biri olan Karadeniz geçişinin reddi halinde, Osmanlı
Devleti ile Rusya arasında imzalanan 1829 tarihli Edirne Antlaşması’na atıfta
bulunmuş ve bu hak Osmanlı tarafından tanınmazsa Rus Çarı’ndan bu hakkı
isteyebileceklerini belirtmiştir.[6]
Bu mülakattan sonra 7 Mayıs 1830 tarihinde Ticaret ve Seyrisefain Antlaşması
imzalanarak süreç sonlandırılmıştır.
2- Tarafların Antlaşmadan Beklentileri ve Antlaşma Maddeleri
2.1- Tarafların Antlaşmadan Beklentileri
Navarin’de beklemediği bir saldırı sonucunda ciddi bir mukavemet dahi
gösteremeden mağlup olan ve donanmasını kaybeden Osmanlı Devleti, aynı zamanda
bu saldırı sonrasında uluslararası politikada yalnızlaşmıştı. 1830 yılında ABD
ile Ticaret ve Seyrüsefer Antlaşması’yla Osmanlı ve ABD’nin ilk diplomatik
temasının bu tarihe denk gelmiş olması tesadüf olmamalıdır. Modern bir donanma
inşası ve uluslararası alanda bir “dost” arayışında olan Osmanlı’nın bu
eksiklerini, daha önceleri de Osmanlı’yla diplomatik ilişkiler kurmaya gayret
eden ABD, Akdeniz ticaretine dair amaçladığı güvenliği sağlamak ve diğer bazı
devletler gibi çeşitli imtiyazlar elde etmek bedeliyle karşılamıştır.
2.2- Antlaşma Maddeleri
1. Madde: Osmanlı Tüccarlarının Amerika Devleti’nde, Amerikan tüccarlarının
Osmanlı topraklarında haklarının korunması sağlanacaktır. Vergi oranlarının her
iki ülkede de diğer tüccarlara uygulandığı oranda olması kararlaştırılmıştır.
2. Madde: Osmanlı, gereken (Amerikan ticaret noktalarına) konsolosluk
kurabilecek ve elçi atayabilecektir.
3. Madde: Osmanlı Limanlarında ticaret yapan Amerikan tüccarlar, Osmanlı’nın
“düvel-i mütehabbe” (dost devletler) olarak tanıdığı devletlerin tüccarlarının
gördüğü muameleyi görecektir.
4. Madde: “Beş yüz kuruştan ziyadeye reside olan” (fazla olan) davalar hariç,
Osmanlı vatandaşı- Amerikan vatandaşı davası olursa bir Amerikan elçi olmadan
dava karara bağlanmayacaktır.
5. Madde: Osmanlı topraklarında- sularında ticaret yapan Amerikan gemileri,
kendi bayraklarıyla güvenli bir şekilde ticaret yapabilir. Ancak Amerika
Devleti bu imtiyazı başka bir devlete sağlamamalıdır.
6. Madde: Tarafların ceng sefineleri (savaş gemileri) birbirlerine denk
geldiklerinde dostça bir tavır takınılmalıdır.
7. Madde: Amerika Devleti ticari
gemileri, boğazlar ve imparatorluk alanından geçebilir, Karadeniz’e yüklü veya
yüksüz yolculuk yapabilir.
8. Madde: İki tarafın ticari gemileri asker veya mühimmat taşımak için eğer
kaptanları razı olmazsa alıkonulamaz ve nakliyata zorlanamaz.
9. Madde: İki taraftan herhangi birinin ticari gemilerinin yok olması
durumunda, diğer taraf hem tayfanın kurtarılması için hem de varsa
kurtarılabilecek mallar için yardım etmek durumundadır.[7]
Antlaşmaya eklenen gizli maddede ise Osmanlı Devleti talep ettiği halde
Amerikan tersanelerinde gemi yaptırabilmesi, buralarda yapılan gemileri satın
alabilmesi hakkı vardır. Ayrıca Osmanlı, ABD’den gemi yapımı için kereste ithal
edebilecekti. Ancak ABD Senatosu, bu gizli maddeye onay vermedi.[8]
Senato’nun bu izni vermemesine karşın ABD hükûmetinin dolaylı izniyle önce
Henry Eckford, onun ölümüyle de Foster Rhodes, Osmanlı Devleti için gemiler
inşa etmiştir. Bu faaliyetler esnasında, Türk gemi mühendisleri de yeni
tekniklerden haberdar olmuşlar ve Amerikan mühendisler ülkelerine döndükleri
zaman savaş güçleri yüksek ve sağlam gemiler yapmaya devam edebilmişlerdir.
Böylece modern Osmanlı donanmasının nüvesi oluşturulmuştur.[9]
Sonuç
Osmanlı Devleti, 1830 Antlaşması ile istediklerini almış ve donanmasını daha
modern bir şekilde yenilemiştir. Bunun karşılığında ABD’ye Karadeniz’de gemi
bulundurma ve tüccarlarına topraklarında daha iyi şartlarda ticaret hakkı
vermiştir. Uluslararası arenadaki yalnızlığını ve donanmasındaki eksikliği bu
şekilde aşabilen Osmanlı, öte yandan ABD’nin Akdeniz, Karadeniz ve Anadolu
coğrafyasına daha etkin şekilde girebilmesinin de önünü açmıştır. Taraflar, ilk
diplomatik temaslarını gerçekleştirdikleri bu antlaşmadan beklediklerini
almışlardır.
Onur KARABAĞ
Kaynakça
BOSTAN, İ., “NAVARİN”, Diyanet İslam Ansiklopedisi, C. XXXII,
İstanbul, 2006, s. 441-443
ERHAN, Ç., “1830 Osmanlı-Amerikan Antlaşması'nın Gizli Maddesi ve Sonuçları”, Belleten,
S. 234, C. LXII, 1998, S. 457-465
GÜLER, Y., “Osmanlı Devleti Dönemi Türk Amerikan
İlişkileri (1795-1914), Gazi Üniversitesi Kırşehir Eğitim Fakültesi Dergisi,
S. 1, C. VI, 2005, s. 227-240
KAYAPINAR, S., “1830 Osmanlı-ABD Ticaret Antlaşması Öncesi Amerika’nın
Diplomasi Girişimleri”, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, S.
51, 2017, s. 39-56
KURAT, A. “Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri Arasındaki
Münasebetlere Dair Arşiv Vesikaları”, Tarih Araştırmaları Dergisi, C. V,
S. 8, 1967, s. 282-371
ÖRENÇ, A., “1827 Navarin Deniz Savaşı ve Osmanlı Donanması”, Tarih Dergisi,
S. 46, C. 0, 2012, s. 37-84
[1] İdris
Bostan, “NAVARİN”, Diyanet İslam Ansiklopedisi, C. XXXII, İstanbul,
2006, s. 442
[2] Ali Fuat
Örenç, “1827 Navarin Deniz Savaşı ve Osmanlı Donanması”, Tarih Dergisi,
S. 46, 2012, s. 47
[3] Yavuz Güler, “Osmanlı
Devleti Dönemi Türk Amerikan İlişkileri (1795-1914), Gazi Üniversitesi
Kırşehir Eğitim Fakültesi Dergisi, S. 1, C. VI, 2005, s. 230-231
[4] Güler,
a.g.m., s. 233
[5] Kayapınar, “1830
Osmanlı-ABD Ticaret Antlaşması Öncesi Amerika’nın Diplomasi Girişimleri”, Dumlupınar
Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, S. 51, 2017, s. 54
[6]
Kayapınar, a.y.
[7] Akdes
Nimet Kurat, “Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri Arasındaki Münasebetlere
Dair Arşiv Vesikaları”, Tarih Araştırmaları Dergisi, C. V, S. 8, 1967,
s. 332-333
[8] Çağrı Erhan, “1830 Osmanlı-Amerikan Antlaşması'nın Gizli
Maddesi ve Sonuçları”, Belleten, S. 234, C. LXII, 1998, S. 459
[9] Erhan,
a.g.m., s. 465
Yorumlar
Yorum Gönder