Çanakkale Savaşları ve Abartılar




Çanakkale Savaşları ve Abartılar
Tarihin her evresinde, olanı abartan kaynaklar mevcuttur. Öyle ki bunu bizzat o dönemi yaşayan tarihçilerin de yaptığına şahit oluyoruz. Bir propaganda oluşturabilmek, zaferi daha şanlı göstermek veya mağlubiyete daha fazla bahane oluşturabilmek gibi amaçlarla, gerçekte yaşanan olaylar farklı şekillerde aktarılmıştır. Hatta çoğu zaman bir meydan savaşında karşı karşıya gelen iki ordunun mevcutları, olayla çağdaş iki tarihçi tarafından aralarında ciddi bir fark olacak şekilde aktarılabiliyor. Bugün ele alacağımız yazıda, yüz dördüncü yılına girdiğimiz Çanakkale Savaşları’ndaki bazı abartılar ve bu abartıların sakıncaları anlatılmaya çalışılacaktır.

Geçmişte yaşanan olaylardan dersler çıkarıp tecrübeler edinmek, bunları gelecekteki politikalarda uygulamak meziyetli kimselerin başarabileceği bir iştir. İster siyasi, ister askeri tarihte olsun her dönem tarihten ders alan ve geleceği buna göre yapılandırmayı amaçlayan kişiler olmuştur. Bunların bazıları (Örneğin, A. Hitler) halkının güçsüzlüğünü ve yorgunluğunu kullanarak iktidarı ele geçirip, tarihte takılı kalıp, geçmişin intikamını almayı amaçlarken, bazıları da (Örneğin, M. Kemal Atatürk) halkının güçsüzlüğüne ve yorgunluğuna rağmen onları organize edip, geçmişte takılı kalmadan, yönünü gelişmeye çevirmeye çalışmıştır. Örnekleri ele alırsak, hangi tarafın daha kazançlı çıktığını tahmin etmek pek de zor olmayacaktır. Tarihten ders çıkarabilip tecrübe kazanmak, tarihe takılı kalmak değildir. Yalnızca geçmişten güç alarak geleceğe adım atmak olarak yorumlanmalıdır.

Çanakkale Savaşları, kara ve deniz savaşları olmak üzere iki bölüme ayrılan ve kesin Osmanlı galibiyetiyle sonuçlanan savaşlara verilen isimdir. Bu savaş, Osmanlı’nın son savunma hattının yaşandığı cephede cereyan etmiştir. Osmanlı’nın galibiyeti elde edip savaşı uzatması, İtilaf Devletleri’nin Çarlık Rusyası'na yardımını engelleyip, Rusya’daki rejim değişimini tetiklemek gibi önemli bir sonucu olmuştur. Anadolu askeri ve halkı, Balkan Savaşları’ndan (1912) beri yorgun bir vaziyette olmasına rağmen, merkezi İstanbul’a ilerleyen namahrem eli durdurmuştur. Bu kadar bitap durumda olunmasına rağmen zaferin elde edilmesinin çeşitli sebepleri vardır ve bu sebeplerden her biri oldukça önemli ve gurur duyulması gereken sebeplerdir.

Abartılar

Cephede komutan ve askerlerin başarıları, mücadeleyi elden bırakmamaları, inançla yurt savunması yapmaları gibi sebepler, reel zemine oturan ve mantıklı karşılayabileceğimiz sebeplerdir. Bu cephede ikmal hatlarının güçsüz, ikmal malzemelerinin (özellikle de gıda ürünlerinin) yetersiz olduğunu söylemek, gerçekleşmiş olması pek mümkün olmayan bir olaydır. Aksine son savunma hattı ve merkeze giden yol üzerinde olması sebebiyle, devletin işgal altında olmayan Anadolu topraklarındaki halkının gücüyle, gayet makul seviyelerde gıda ikmalleri ve ikmal yolları oluşturulmuştur. Asıl ikmal sıkıntısı çeken taraf, uzayan savaş ve deniz yoluyla ikmalini Mısır’dan, oldukça yavaş bir şekilde sağlayan İngiltere’ydi. Ayrıca bu uzun yolculuk sırasında yemeklerin bir kısmı da bozuluyordu. ( Kurtuluş Savaşı yıllarında, insan kaybını önlemek için yalnızca Yunan Megali İdea’sını destekleyip, para yardımı yapmakla yetineceklerdi.) Osmanlı ikmal ve iaşesinin anlatıldığı gibi işlemediğini, o dönem savaşan veya komutanlık yapan askerlerin, daha sonraki yıllarda yazdığı anılardan da anlamamız mümkündür. Ayrıca din mitolojisinden yararlanılarak, Osmanlı askerlerinin destek gördüğü iddiaları, zafere ruhani bir destek olduğuyla bağdaşlaştırılmıştır. Bu da elbette gerçekleşmemiş, olaya “efsanevi” bir hava katmak için söylenmiş bir sözdür.

Görüldüğü üzere. Çanakkale Zaferleri’nin, akla uygun ve güçlü askeri stratejilerle, halk ve askerlerin olağanüstü gayretleriyle elde edilmiştir. Bu haliyle büyük bir zafer olduğu ortada iken aslında gerçekleşmeyen “efsanevi” katkıları veya yıllarca duyduğumuz “sabah-akşam hoşaf, bazen yemek bile yok” şeklindeki ifadeler bizi gerçeklikten uzaklaştırmıştır. Bu şekilde savaşta büyük mücadeleler veren askerlerin ve adeta “olmayanını veren” halkın yüksek gayretleri de yok sayılmaktadır. Geriye dönüp tarihimizi şöyle bir gözden geçirdiğimizde her dönem, öğrenince gurur duyup, kendimizde güç bulabileceğimiz önemli olaylara imza attığımızı görmekteyiz. Bu yüzden bizim efsanelere ihtiyacımız olmadığını, sadece gerçekleri okumamız-öğrenmemiz gerektiğini söylersek pek de hata etmiş sayılmayız.

Onur KARABAĞ

15.03.2020


REFERANSLAR

"Çanakkale Cephesinde Açlık", Erişim: 18 Mart 2019, http://www.milliyet.com.tr/yrd-doc-dr-erol-mutercimler-canakkale-istanbul-yerelhaber-12749 24/

"Çanakkale'de Açlık Yok, Mühimmat Sıkıntısı Vardı", Erişim: 15 Mart 2020, https://www.hurriyet.com.tr/canakkalede-aclik-yok-muhimmat-sikintisi-var-40376398

Yorumlar